Kuyumculuk, sadece değerli metalleri ve alaşımlarının işlenmesi değildir. Kuyumculuk, başta altın ve pırlanta olmak üzere, değerli-değersiz, metal ve metal olmayan maddelerin ve taşların işlenerek takı veya yatırım aracı olarak kullanılan ürünlere dönüştürülmesi sanatıdır. İnsanoğlu çevresini ve kendini güzelleştirme ihtiyacı içerisindedir. Kuyumculuk bu ihtiyacın karşılanmasında önemli rol oynar.
Kuyumculuğun Doğuşu
Değerli madenler, değerli ve yarı değerli taşlar, insanlık tarihi boyunca kimi zaman zenginlik, kimi zaman güzelliğin ve asaletin simgesi olarak işlendi ve kullanıldı. Takının tarihi, günümüzden 30.000 yıl önceye, Üst Paleolitik Çağ'a kadar uzanımaktadır. Fakat uzmanlar, gerçek anlamıyla Kuyumculuğun, Mısır'da, Mezopotamya'da, ve Anadolu'da, M.Ö. 4. binyılın sonlarına doğru başladığını belirtiyorlar.
Antik Takı'ların karmaşık kompozisyonları, ayrıntılı ve özenli işçilikleri incelendiğinde, akla bu takıların hangi aletlerle ve hangi teknik bilgiyle yapıldığı sorusu geliyor. İnsanın yaratıcı gücünün bir uzantısı olan bu teknik gelişimler, aynı zamanda insanın çevresindeki malzeme ile savaşımının da bir göstergesidir. Teknik ve insan Kültürün en eski çağlarından itibaren adeta iç içedirler.
Eski çağların Kuyumucu ustaları, saf altını döverek zar gibi inceltebiliyorlardı. Varak ve varak kaplama denilen bu teknik Mısırlılar, Çinliler, Yunanlılar tarafından kullanılmıştı. İslam sanatında altın ve gümüş varaklar, ahşap ve metal eşyanın yanı sıra minyatürlerin renklendirilmesinde, baskı motiflerinde ve elyazmalarında geniş ölçüde kullanılmıştı.
Kuyumculuk tarihinin başlangıcı gibi Kabul edilebilecek varakçılık sanatı, 19. yüzyıl sonlarında savaş döneminin ekonomik sıkıntıları ve değişen sosyo-kültürel koşullarda geriledi ve unutuldu.
Kuyumculuğun tarihi, doğal olarak sayısız tekniklerle dolu. Günümüz kuyumculuğunda seri ve standart üretim için kullanılan santrifüj veya vakum gibi döküm tekniklerinin temeli olan kaybolan mum tekniği, delikli süslemeler yapmak için kullanılan ajur, kazıma tekniği, taneleme anlamına gelen granülasyon ya da Türk kuyumculuğundaki karşılığıyla güherse, tombaklama ve mine tekniği bunların belli başlıları...
Uşak-Lydia hazinesi ya da popüler adı ile "Karun Hazinesi" Anadolu'da kuyumculuk ve kullanılan aletlerle ilgili önemli bilgiler sunmaktadır. Bu hazine içinde yer alan iki tane bronz üfleme borusu ile takı ve heykelcilik üretiminde kullanılan 30 parça bronz kalıptan oluşan kuyumcu aletleri özel bir öneme sahiptir. Bronz üfleme boruları metalin ergitilmesi sırasında körük uçlarına takılıyordu. Bulunan kalıpların bir bölümü stampa pinçonlarıydı. Bir bölümü de kalıp üzerine konulan ince soy metal levhaların, çekiçlenerek formunu alması için kullanılan dövme kalıplarıydı.